Gölyazı’da Bir Aşk Hikâyesi

Gölyazı’da Bir Aşk Hikâyesi
.

Gölyazı’da Bir Aşk Hikâyesi “Ağlayan Ağaç”

Bilal Çağatay Erentürk

 

Gölyazı’nın sakin sularının kıyısına vardığınızda asırlara meydan okurcasına tüm heybetiyle duran bir çınar ağacı görürsünüz. Bu görkemli ağacın gövdesi, zamanın ve rüzgârların izlerini taşıyan derin çatlaklarla doludur. Asırlardır ayakta duran bu ağaç, yöre halkı tarafından “Ağlayan Ağaç” olarak bilinir. Bir rivayete göre bu ağacın altında yaşanmış olan bir aşk hikayesi, onun gözyaşlarının nedeniydi.

 

Bu aşk hikayesi köyün yakışıklı Türk genci Mehmet ile köyün güzelliği dillere destan Rum kızı Eleni’nin hüzünlü aşklarının hikayesidir.

 

Mehmet ile Eleni birbirlerini delice seven iki aşıktır. Bu aşıklar buldukları her fırsatta çınar ağacının gölgesi altında bir araya geliyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorlardı. Bu hayallerini ise güzel aşk sözleri ile devam ettiriyor ve birbirlerine karşı olan sevgilerini haykırıyorlarmış.

 

Bu aşkı, bu sevdayı duymayan kalmamış köyde. Ancak Mehmet bir ömür sürecek olan sevdası için son hazırlıklarını yapıp Eleni’yi ailesinden isteyeceği sene savaş patlak vermiş. Bu savaş sonrasında o zamana kadar beraber yaşayan halkların bulunduğu yerleri terk etmesi gerekliliği ortaya çıkmış. Yapılan Türk – Yunan mübadele anlaşması gereğince Gölyazı’da yaşayan Rum halkı burayı terk edecektir. Bunlar yaşanırken Mehmet, Eleni’yi ailesinden istetir. Ancak Eleni’nin abisi Yorgi bu duruma karşı çıkar ve şöyle der: “Artık komşuluk bitti, bizler buralardan gidiyoruz ve bilesin bu aşkta burada bitti. Kardeşim Eleni bizimle geliyor.” Mehmet bu durumu kabullenemez ve ne yapacağını bilemez bir şekilde gece gündüz ağacın yanı başında düşüncelere dalar.

 

Yorgi ailesini yanına almış ve artık köyü terketme vakti gelmiştir. Eleni gitmek istemez karşı koyar abisine ama nafile abisi tutar kolundan sürükler. Mehmet bu haberi alınca sevdiğinin yanına doğru koşmaya başlar. Yaklaştığı esnada Yorgi durumu farkeder ve ailesine yürümeye devam etmelerini kendisinin ufak bir işi olduğunu hemen döneceğini söyler.

 

Yorgi köye doğru ilerler ve kendilerine doğru gelmekte olan Mehmet ile karşı karşıya gelir. Önce konuşurlar ancak daha sonra kavga etmeye başlarlar. Bu esnada Yorgi belindeki hançerini çıkartır ve Mehmet’i ağır bir şekilde yaralar. Mehmet kanlar içerisinde yere düşer. Düşe kalka, sürünerek Eleni ile sürekli buluştukları ağaca ulaşır. Sırtını ağaca yaslar ve “Eleni!” diye haykırır.

 

Eleni bunlar yaşanırken yüreğindeki acıyla durumun farkına varmış ve bir yolunu bularak ailesinin yanından uzaklaşmayı başarmıştır. Yol boyu koşarken karşıdan gelmekte olan abisini görür ve bir kayanın arkasına saklanır. Abisinin kanlı ellerini fark etmiştir o esnada. Yüreği parçalanır, acı çeker ve bir süre daha gittiğinde yerde kanlar görür. “Bunlar Mehmedimin kanı” diyerek gözyaşları içerisinde sürekli buluştukları ağaca doğru koşmaya başlar.

 

Eleni ağacın yanına varmış ve Mehmet’i karşısında kanlar içerisinde görmüştür. Büyük bir acı ile yaklaşır ve sarılır Mehmet’e. Mehmet’in akan kanı bulaşır Eleni’ye. Eleni “Mehmet’im!” diye haykırırken Mehmet son nefesini vermiştir.

 

Eleni bu durumu kabullenemez ve şöyle der: “Mehmed’im ben sensiz yaşayamam, madem dünyada kavuşamadık ahirette beraber olacağız” diyerek belinde bağlı bulunan kuşak ile kendini ağaca asarak intihar eder.

 

İşte o günden beri bu ağacın adı “Ağlayan Ağaç” aşkın adı ise Mehmet ve Eleni aşkıdır. Halk arasında anlatılan bu aşk hikayesi ve yılın belirli aylarında ağacın göl sularından kaynaklanan nem veya reçinesi nedeniyle de bu isim ağaç ile özdeşleşerek günümüze kadar ulaşmıştır.

 

 

 

Bilal Çağatay Erentürk

YAZARA AİT DİĞER SON 10 MAKALE