Arap Çöllerinden Yeşil Bursa’ya

Arap Çöllerinden Yeşil Bursa’ya

 

Bursa’nın hatırı sayılır arşivcilerinden Mesut Özkeser’in bir İnstagram paylaşımı aslında yine tarihi bir kaç detayı gün yüzüne çıkarıyordu.

Özkeser şu notları düşmüştü paylaşımında:

“Fransız konsolos yardımcısı (sonradan konsolos) Grégorie Bay’a ait konutun fotoğrafları Haziran 1913 tarihinde fotoğrafçı Auguste Leon tarafından oto chrome tekniği ile renkli olarak çekilmiştir.

Gökdere batı yamacında yer alan Fransız Konsolosluğu’na çok yakın olan konutun bir kısmı Gurebahane-i Laklakan olarak bilinen (bugünkü bina değil) bina zaman içinde pek çok değişim geçirmiştir. Son olarak 1985 yılında yıkılarak yerine eskisi ile hiç alakası olmayan bir apartman yapılmıştır. Bu apartmanın cephe ve girişinde eski binadan kalan bazı çiniler kullanılmıştır. Son fotoğrafta da adı geçen konsolosa aittir.”

Bahsi geçen konut Selçuk Hatun sokağının bir çıkmaz arasındadır.

Burada irdelenmesi gereken iki önemli konu vardır; ilki eski yapıda yer alan Arapça bir şiir ve bir diğeri ise bu Fransız sefârethânesi’nin Bursa’da ne yaptığıdır?..

* * *

Elbette önce şiiri bir elden geçirelim. Hâlihazırda apartmanın kapı üzerinde duran şiirde şu beyit yazmakta;

إذا حل عشق بالفتي كيف يصنع

“İzâ halle aşku bi’l-feta keyfe yesnau”

“Eğer aşk gencin kalbine girerse ne yapsın?”

Şiirin orijinal hali oldukça sert ve dayanımı yüksek volkanik kökenli bir doğal taş olan bazalt kayası üzerine işlenmiş. Mekke civarında kervan ve Hac güzergâhı üzerinde yer alan ve sonrasında 5 Muharrem 810 tarihli bir mezar taşına hakkedilmiştir.

Hikâyesi ise bir hayli ilginçtir. Irak Basra doğumlu Abdulmelik el-Esmaî (ö.831) Arap dili ve edebiyatına yaptığı katkılarıyla tanınan ve Arap dilinin inceliklerini anlamak için eserler kaleme alan önemli bir âlimdir.

Esmaî şöyle nakleder;

Hacıların yolu üzerinde, gövdesine bir beyit yazılı taşın yanı başından geçerken durdum..

“Ey âşıklar, Allah içün bana haber verin.

Eğer aşk gencin kalbine girerse ne yapsın?”

Esmaî taşın başında durur, düşünür ve cevaben şunu kazır;

“Heveslerini idare etsin sonra sırrını gizlesin,

Ve bütün işlerde huzû ve huşu halinde ol!”

Esmaî devam eder; bir müddet sonra yine oradan geçiyordum ve altına bir beytin daha eklendiğini gördüm;

“Peki, nasıl idare etsin? Hâlbuki hevesleri öldürüyor genci

Ve her gün gencin ciğerleri parçalanıyor.”

Esmaî der ki; ben de onun altına şu beyti yazdım;

“Eğer sabrı yoksa sırrını gizlemeye,

Artık onun ölümden başka yolu yok.”

Sonraları yine oraya gitmem icap etti. Derken bir deri bir kemik kalmış, gözleri içine çökmüş, rengi solup gitmiş, eceli çoktan gelip canını vermiş bir genç gördüm taşın yanında. Şöyle yazıvermişti ecelinden önce;

“İşittik, itaat ettik ve can verdik.

O vakit ulaştırın selamımı bütün sevip de kavuşamayanlara!”

Abdulmelik el-Esmaî’nin bu hikâyesine yakın bir anlatıyı da Muhyiddin İbn Arabî'nin başyapıtı Fusûsu'l-Hikem’in şerhini yapan Hekim Gasanî veyahut Kaşanî eserinin 329. sahifesinde “Aşka Dair” adlı başlığı altında kaleme almıştır.

İşte o çöllerde dikilmiş kara taşın üzerindeki bu cümleler Bursa’ya gelivermişti asırlar sonra.

Şiirin hikâyesi bu şekilde peki, Fransız sefaretinde görev alan Mösyö Grégorie Bay’ın Bursa’da ne işi vardı? Daha ziyade payitahtı İstanbul olan koca bir devletin Bursa’sında Fransız, Yunan, İtalyan, İngiltere, Rusya, İran, Prusya, Avusturya ve Macaristan ve hatta icaze alamamasına rağmen Amerikan konsolosunun Fransız konsoloshânesinde ne işi vardı!?

 

Devam edecek..

Ömer Kaptan'ın anlatımıyla Gurabahane-i Laklakan'ın Gerçek Yeri İşte Burası
https://www.youtube.com/watch?v=o2EEJRLxFQ0
Hasan Bedel

YAZARA AİT DİĞER SON 10 MAKALE